Salı, Nisan 23, 2013

Cuma, Nisan 19, 2013

Assassination of a High School President (Film) - Seyretim

Atlıkarınca (Film) - Seyrettim

Çocukluk Şarkısı - Peter Handke



Çocuk daha henüz çocukken kollarını sallayarak yürürdü.
Derenin ırmak olmasını isterdi, ırmağın da sel, bir su birikintisinin de deniz olmasını.
Çocuk henüz çocukken,çocuk olduğunu bilmezdi.
Her şey yaşam doluydu ve tüm yaşam birdi.
Çocuk henüz çocukken, hiçbir şey hakkında fikri yoktu.
Alışkanlıkları yoktu, bağdaş kurup otururdu, sonra koşmaya başlardı.
Saçının bir tutamı hiç yatmazdı ve fotoğraf çektirirken poz vermezdi…
Çocuk henüz çocukken, şu sorulara sıra gelmişti.
Neden ben benim de sen değilim,
Neden buradayım da orda değilim.
Zaman ne zaman başladı ve uzay nerede bitiyor.
Güneşin altındaki yaşam sadece bir rüya mı?
Gördüklerim, duyduklarım, kokladıklarım sadece dünyadan önceki dünyanın bir görüntüsü mü?
Gerçekten kötülük var mı?
Gerçekten kötü insanlar var mı?
Nasıl olur da ben olan ben olmadan önce var değildim ve nasıl olur da ben olan ben, bir zaman sonra ben olmayacağım…
Çocuk daha henüz çocukken ıspanağı, bezelyeyi, sütlacı ve karnıbaharı ağzında geveleyip dururdu ama şimdi hepsini yiyor, üstelik mecburiyetten değil.
Çocuk henüz çocukken bir keresinde yabancı bir yatakta uyandı.
Şimdi tekrar tekrar uyanıyor.
Bütün insanlar güzel görünürdü, şimdi ise sadece bazıları.
Cenneti gözünün önüne getirebiliyordu, şimdi ise tahmin ediyor.
Hiçliği düşünmezdi, bugün ondan ürküyor.
Çocuk henüz çocukken hevesle oyun oynardı, şimdi ise ancak yaptığı işle heyecanlanıyor.
Çocuk daha henüz çocukken elma ve ekmek yemek yeterliydi.
Bu bugün de böyle.
Dutlar ellerini doldururdu, bugün ki gibi.
Taze cevizler buruşuk bir tat bırakırdı ağzında, hala bırakıyor.
Çocuk henüz çocukken bir dağın doruğuna vardığında biraz daha yükseğini arzululardı hep.
Büyük bir şehir gördüğünde daha büyüğünü isterdi, bugün de böyle bu.
Coşkuyla ağaçların dallarına tırmanırdı tepedeki kirazları toplamak için, bugün de böyle bu.
Kızarırdı yüzü yabancıların gözü üstündeyken, bugün de bu değişmedi.
Sabırsızca ilk düşen karı beklerdi, bugün de yaptığı gibi.
Çocuk daha henüz çocukken zıpkın gibi bir çomak fırlattı ağaca, bugün hala titrer çomak o ağaçta.

Perşembe, Nisan 18, 2013

Der Himmel über Berlin (Film) - Seyrettim



Charlie'nin Çikolata Fabrikası - Televizyon

Roald Dahl
En önemli şey aklımızda kalan,
Eğer çocuklarsa söz konusu olan,
İzin vermeyin ASLA, ASLA
Girmesine televizyonun yanına
Ya da hepsinden en iyisi
Hiç almayın o aptal şeyi
Girdiğimiz her evde çocuklar gördük,
Ekranın karşısında ağızları bir kanş açık.
Tembel tembel yayılmışlar, dilleri dışarı sarkar,
Öyle dalmışlar, birde bakarlar ki gözleri fırlar.
(Geçen hafta birisinin evinde
Gördük tam bir düzine göz yerde.)
Bakarlar ve otururlar, otururlar ve bakarlar
Tabii sonunda hepsi ekrana yapışırlar,
Ta ki sarhoş oluncaya kadar hepsi de
Bu korkunç iğrenç süprüntüyle.
Evet, biliyoruz televizyon varken uslu dururlar,
Pencerelerin pervazlarına tırmanmazlar,
Kavga, tekme, yumruk yok asla,
Siz de rahat pişirirsiniz yemeği ocakta,
Bulaşıkları yıkayıverirsiniz çabucak
Ama hiç düşündünüz mü bir dakikacık,
Bir an olsun geldi mi aklınıza
Neler oluyor sevgili yavrunuza?
KAFADAKİ DUYGULARI SÖNDÜRÜR!
HAYAL GÜCÜNÜ ÖLDÜRÜR!
AKLI TIKAR VE KARIŞTIRIR!
ÇOCUK SONUNDA KÖR OLUR, APTALLAŞIR!
UNUTUR ARTIK ANLAMINI
HAYALİN VE PERİLERİN DİYARINI!
BEYNİ PEYNİR GİBİ YUMUŞAR!
ARTIK DÜŞÜNMEZ - SADECE BAKAR!
'Tamam!' diye bağıracaksınız. 'Tamam!' diye ağlayacak,
'Eğer televizyonu kaldıracak olursak,
Sonra nelerle oyalayacağız
Sevgili çocuklarımızı? Lütfen açıklayınız!' 
Yanıt vereceğiz size bir soruyla,
'Eskiden ne yapıyordu insanlar çocuklarıyla?
Nasıl mutlu oluyorlardı günlerce
Bu canavar keşfedilmeden önce?'
Unuttunuz mu? Bilmiyor musunuz?
Çok hızlı ve yavaş söylüyoruz:
OKURLARDI... HER ZAMAN!
OKURLARDI... DURMADAN!
İnsan ne kadar okursa
Dayamaz o kadar kitaba!
İnsan hayatının yarısı
Hiç düşünmeden kitap okumaya ayrılmalı!
Çok odasının rafları kitap dolmalı!
Odasında yerlerde kitaplar taşmalı!
Odanda başucunda yatağının
Okunmak için beklemeli bir kitabın!
Harikulade, duygulu, hayal dolu masallar
Ejderhalar, çingeneler, kraliçeler ve balinalar
Ve define adaları ve uçsuz bucaksız kıyılar
Sessiz kürekleriyle kaçan hırsızlar,
Mor pantolonlu korsanlar,
Filler ve uçan kayıklar,
Bekliyor kazanın çevresinde yamyamlar
Göz gözü görmüyor, kara dumanlardan
(Çok güzel kokuyor bu kim olabilir ki?)
Ah, ne güzel kitaplar okumuşlar,
Televizyon keşfedilmeden önce çocuklar!
Rica ediyoruz, yalvarıyoruz hepinize, lütfen.
Evinize gider gitmez atın televizyonunuzu pencereden,
Televizyonun boşalan yerine,
Hemen koyuverin bir kütüphane.
Sonra dolsun o güzelim kitaplar raflara,
Girmesin bir daha o kötü görüntü odalara.
Başlayacak kavga, gürültü, tekme, tokat,
Kalmayacak evinizde belki rahat
Ama korkmayın, söz veriyoruz size
En geç bir ya da bir iki hafta içinde
Yapacak bir şey bulamayınca çevrede,
Başlayacaklar gereksinim duymaya,
Güzel bir kitabı baştan sona okumaya.
Ah, bir kez ama bir kez başladılar mı,
Nasıl sarıyor sevinç hepsinin suratını.
Öyle hızlı düşünür ki bu çocuklar
İnanın, biz neler gördük diye soracaklar
Bu garip makineye gözleri takılınca,
Hayretten donup kalacaklar ekranın karşısında.
Geçtikçe aradan uzun yıllar
Yaptıklarınızdan dolayı sizi kutlayacaklar.
Bu arada üzgünüz Mike'ın başına gelenlere
İnanın isterdik getirmek onu eski haline.
Başka birşey gelmiyor elimizden
Aslında bu onun için en iyi yol belki de.

Salı, Nisan 16, 2013

Pazartesi, Nisan 15, 2013

Benim Ülkem - Alıntı

-  Büyüyünce ne olacaksın?
-  Öğretmen.
-  Dayak yersin yerlerde sürüklenirsin!
-  O zaman asker olurum.
- Ya hapse girersin ya da şehit olursun!
- O zaman doktor olurum.
- Hasta yakınları saldırır hatta öldürür!
- O zaman ben de büyümem çocuk kalırım.
- Okul sütü ile zehirlerler!
- Keşke doğmasaydım o zaman...
- O da mümkün değil çünkü kürtaj yasak...

The Death and Life of Bobby Z (Film) - Seyrettim


I Killed My Mother (Film) - Seyrettim


Cumartesi, Nisan 13, 2013

Cem Karaca - Kirlenmiş Çığlık

Yalanan, yutulan her lokma da
Gizlenmiş bir, kirlenmiş çığlık
Hiroşimadaki bulutlar değil ama ustam
Dondurmalar bile zehirli artık
Çiçekler çiçek gibi kokmuyor artık
Ve doğa nasıl yırtık

Bu günah dolu miras ey Allah'ım
Çocuklarımıza nasıl bıraktık
Sevinçlerimiz bile artık mekanik
Sevgisiz ,saygısız, otomatik
Bu şarkı kimilerine çok geç artık
Bu şarkı kirlenmiş bir çığlık
Yaylalar, ovalar yağmur yağar

Su yağar, zehir yağar
Derelerde, sularda; balıklar, kuşlar
Bizim için ölüyorlar
Yediğim et, içtiğim su, soluduğum hava
Önüm, arkam, dört yanım sobe
Bu gökyüzü, bu karınca çocuklarımız
Yok etmeyelim artık, dur be!




Cuma, Nisan 12, 2013

Oğuz Atay - Ben haklı çıkmalıydım



Fakat o benim gibi değil ki: normal. Normal, anormal. Bu kelimeleri çocukluğumdan beri sevmem. Daha o zamanlar, bazı akrabalarım bana anormal derlerdi. Bu sözler insanın yüzüne söylenmez. Gene de duyar insan. Anormal. Bu çocuk anormal. Bu çocuk normal değil. Onlara göre, durmadan kitap okuduğum hatırladığıma göre çok okumazdım doğrusu ve misafirlerin yanına çıkmadığım bu “yanına çıkmak” deyimi beni ürpertirdi, içime bulantı verirdi ve gereken yerde gereken kelimeyi bulamadığım için bu nedenle bana ayrıca aptal da derlerdi anormaldim. Ben de büyüyünce çok normal olmak ve onları utandırmak için yanıp tutuşurdum. Galiba haklı çıktılar. Nasıl bildiler bunu? Onların akılsız, duygusuz ve bilgisiz olduklarını bildiğim için, haklı çıkmalarına bütün kalbimle ve aklımla ve öfkemle isyan ediyorum. Ben haklı çıkmalıydım. Olmadı. Sebep olanların gözü kör olsun! Bir zamanlar tutunamayanlar diye bir söz etmiştim. Şimdi bu sözü çok hafif buluyorum.

Ömer Hayyam - Hayatta


Evvela;
Benim rızam olmaksızın
Dünyaya getirildim.
Hayatta;
Hayretimden başka bir şeyim artmadı.
Sonra yine elimde olmadan
Bu dünyadan göçeceğim.
Gelmekten, kalmaktan, göçmekten
Maksat ne?
Hala anlamış değilim.


Cumartesi, Nisan 06, 2013

Thaless Al-Rhazess - Bilgi

bu sabah aldığım bilgiye göre
dünyada bize yer kalmamış
ve ajansların geçtiğine göre
tüm vatandaşlıklar kaldırılmış
ve tüm kayıtlar silinmiş
gerekçe çokca çoğalmamız ve tüketmemizmiş
ve bir başka gerekçe itaatsizliğimiz
asıl gerekçe
efendilerimiz gereksiz bulmuşlar varoluşlarımızı
... ve efendilerimiz dürüst davranmaya karar vermişler
ve insanlığı atmışlar sokağa
bunlar hala düşünmekteler demişler
bunlar hala direnmekteler demişler
bunlar hala inadına küfür edip
her türlü iktidara
ki o iktidarlar beslemektedir kendilerini
ve beslemek önlerine bir saman balyasını atmaktır
ya da bir tabak kemik
bunlar hala ana avrat sövmektedirler bizlere
efendilerimiz bizleri çok nankör çok cüretkar bulmuşlar
ve tüm vatandaşlıkları tüm bağları iptal etmişler
ve tüm kayıtlar silinmiştir
ne anamız bellidir
ne babamız
ne kimlik ne de cinsiyet
bir sokak çocuğu bir evsiz gibi
atıldık
insanlıktan
efendilerimiz öyle buyurdu